İzleyiciler

27 Şubat 2015 Cuma

Günaydın Sevgili...


En güzel zemheri de uyanılır sabaha
Bir uğultu dışarısı
kar, fırtına...
Değmez

Sıcacık bir köşk:
Hınzır, çapaklı...
Günaydın der yarin koynunda

Vuslat AKTEPE

21 Şubat 2015 Cumartesi

Gürültüye Gerek Yok





Çabalamıyorum artık aşkımı anlatmaya
usluyum
sanki güneşte yıllanmış kedi
Aşk dolaşıyor nasılsa
adını anmasam bile
ciğerime çekebildiğim hava gibi

Gürültüye gerek yok sevgili
Kapa gözlerini
ciğerlerine çek odayı dolduran aşkımı


Vuslat AKTEPE

19 Şubat 2015 Perşembe

Memleket Gibi



Şair seviyor seni
kapanan avuçlarını
sıvanan kollarını
yepyeni bir dünya yaratan ellerini
Şair seviyor dünyayı

Şair seviyor seni
titreyen çeneni
kızıl dudaklarını
marşlar söyleyen ağzını
Şair seviyor insanı

Şair seviyor seni
açılan göğsünü
çarpan yüreğini
memlekete kesmiş ümidi 
Şair seviyor sevgili
Seviyor seni, memleket gibi

                        Vuslat AKTEPE


17 Şubat 2015 Salı

Halay Başı SYRIZA




Haber geldi bre
değişmiş  işçi sınıfı
demiri dökmüyor
işlemiyormuş cevheri
Ne nasır varmış elde
Ne sırtta ter
ırgatın sineği bol ya  
ne mutlu 
yokmuş gayrı sıtması

Haber geldi bre
biz de çıkarıp kızıl mintanlarımızı
gökkuşağı gömlekler giymelymişiz sırtımıza
Savurup mendilleri
yepyeni bir enternasyonalle durmalıymışız halaya
halay başı SYRIZA

Çok şükür de 
çok şükür bre
nasırı kalkmış açlığa
takım taklavat giydirilmiş sömürüye
sıtmasız sineğe
okuldan işe koşan çocuğa
çok şükür  değişen işçi sınıfına
Halay başı SYRIZA

Vuslat AKTEPE
          


Daha Bir Güzel Memleketim...



                         

Sevgilim
sen içindesin diye değil yalnızca
ama
sen de içindesin diye
daha bir güzel memleketim

Vuslat AKTEPE

15 Şubat 2015 Pazar

Şairin Goncası



Sevgilim,
Hep oradaydın, vardın sen
Saçların aynı saç, gözlerin aynı gözdü
Ve yüreğin daha büyük değildi şimdikinden
her nasılsa birleştiler bir düşte
                      -şairin parmakları ile eşelediği-

sözcükler değişmedi
duygular da öyle
şiire sulandılar yalnız
sonsuz bir özlemle
                   -ki şair sular sessizce bahçesini-
                                ve sen yazamazsın onun gibi
                                               görmeden suladığı o biricik goncayı


Vuslat AKTEPE

Hey Aşk...

                                      (Mustafa Ayaz) 
Sevgilim,
Çırılçıplaktı başlarda
masum, tutkulu
çocukça belki
Acıkırsa yer
susarsa içerdi
ve sarılırdı tüm gücüyle yaşamaya

tutundu sonraları şu yada bu kutsalın eteğine
göz alıcı hazineleri
korkunç açlığıyla
ve devasa bir elmas gibi parlamaya başladı uzakta

ey aşk
ne kadar da zerefa ve korkunçsun bu halinle


Mayakovski’nin Lili’si
“Pantolon giymiş bir buluttu”
Nazım’ın Piraye’si
“Büyük İnsanlık”
Ve şairin sana olan açlığı
tüm kutsal örtülerinden azade
mat ve çırılçıplak aşkı...

Hey aşk
ne kadar da yalın ve güzelsin, çıplaklığınla


Vuslat AKTEPE

ÖZGECAN'IMIZA


Ak değil sarayın
kurşun
            gaz
                   benzin
çelikle inceltilmiş kanımın rengi
O yüzden mi bu korkun, sinmen, kandan odalara
Ya o başımıza doladığın örtü
Çalarken, gözümüze bağ
Katlederken
Ah, lime lime bedenimize kefen

Memleketim
            Benim
                      Memleketim
Gelincik tarlaları değil, kan
Toprakta o bildik koku
ve sen
sözüm ona gözyaşlarıyla ardımdan yeminler eden
Anlamıyor musun?
Ne “de-ğe-rim”, ne “öz-gür-lü-ğüm”
Ne de sayende kazanılmış “za-fe-rim”
Basbayağı bedenim
Cesedim
            Cesedim
                        Kefenim
Başıma doladığın kutsal örtün
öldürülme özgürlüğüm

Kim inanır masallarına, hangi çağdayız?
Kaç yaşam eder kurşunun bedeli?
Kaç oktanda yakılır kadın bedeni

Memleketim
         Benim
                   Memleketim
Kaldır başını ulufeden de
         Kafa tut kandan saraylara
                   Öldürülme özgürlüğü değil
                                       Tüm hayat benim


Vuslat AKTEPE


14 Şubat 2015 Cumartesi

Umudu Kesme


                 
Aç kalmak yok sevgili,
kesilen elektrik
kapanan vana
ağlayan çocuk

Şimdiki gibi arsızca, kırmızıya çalmayacak camekânlar
Ve biz sanki güneşli bir tatil günü
Çıplak ayaklarımızla basıyormuşçasına kumlara
Ufkumuzda masmavi bir ipek
Öyle geçeceğiz vitrinleri, utanmadan, ufalmadan

Kitaplar da sunabileceğim sana, tatlılar da

Havada kalmaz,
Mutlaka yaratılacak özlemimiz
Dağ, taş, toprak
Makina, buton, klavye
Biz ürettik, bizim olacak

Yeter ki eksilmesin ümit göğsünden
yeter ki kesme umudu 
bizden
sınıftan
memleketten…
                        Sevgilim


                                     Vuslat AKTEPE