Çocukken
o baharlı günlerimizde
uçurtmalar salardık
gökyüzünün maviye dolanmış yüreğine
Alacalı
rengârenk uçurtmalar
Sağdan soldan topladığımız dal parçalarına
iliştirip renkli kağıtlarımızı
büyük bir tamahkarlıkla yetiştirirdik bembeyaz bulutlara
Üstelik
en mütevazı düşlerimizle birlikte
Dileklerimiz vardı
Küçücük kağıtlara yazdığımız hayallerimiz
Mesela ben Emine’yi severdim
Emine
Mustafa’yı
Ben bindirip de selesine
gezdirebilmek için sevdiğim kızı
bisiklet yazıp hayalimin kenarına
katlayıp da gizlice
ulardım uçurtmamın çatısına
Ve rüzgarlı baharlarda
kesip ipini salardım gökyüzüne
diğer çocuklarla birlikte
Bazen bir çift ayakkabı
bazen gömlek
en çok da babam iş bulsun yazılırdı
o küçücük kağıtlara
Ve salınırdı
her duayı kabul ettiğine inanılan
Allah babaya
Yeter ki ulaşsın
Kırmazdı bizi
Kabul ederdi elbet
Emine,
Mustafayı yazardı çoklukla kağıdına
Gocunmazdım yine de
Nasılsa yetişmezdi onun uçurtması
Ama benimki elbet yetişecekti Tanrıya
Çocukken
o baharlı günlerimizde
düşlerimizi iliştirip masumiyetimizin alacalı uçurtmalarına
salardık gizlice
gökyüzünün rengarenk bağrına
Bazen bir elektrik direğinin bakır tellerine dolanmış
bazense bir ağacın tozlu yaprakları arasında parçalanmış
boynu bükük bulurduk uçurtmalarımızı
Ve koşup hemen
yoklardık iliştirilmiş mektuplarımızı
O zaman hüzünle anlardık
ne bisiklet
ne ayakkabı
ne yeni gömlek gelecek daha
Ve eve yine
işsiz
çaresiz dönecek baba
Hoş, pes etmezdik ya
yine koşardık hararetle
yepyeni düşlerin ve uçurtmaların peşinde
Böylece akıp geçti yıllar
Ne düşler kaldı geriye
ne hayaller
Ben Emine’yi alamadım
Emine de Mustafa’yı
Ve işsiz öldü babam
yatağında bir akşamüstü
Şimdi şu badem ağacının dallarına uzanmış
safdilli çiçeklerinin üzerinde
çok değil üç gün önce
çocuklarıma yaptığım uçurtma duruyor
Kuyruğu parçalanmış
Küçük kız ayakkabı istemiş
Ortanca oğlan bilgisayar mı ne
Büyük oğlan
babam demiş
iş bulsun yine
Yine
Yine
Yine
Gocunmazdım yine de
Nasılsa yetişmezdi onun uçurtması
Ama benimki elbet yetişecekti Tanrıya
Çocukken
o baharlı günlerimizde
düşlerimizi iliştirip masumiyetimizin alacalı uçurtmalarına
salardık gizlice
gökyüzünün rengarenk bağrına
Bazen bir elektrik direğinin bakır tellerine dolanmış
bazense bir ağacın tozlu yaprakları arasında parçalanmış
boynu bükük bulurduk uçurtmalarımızı
Ve koşup hemen
yoklardık iliştirilmiş mektuplarımızı
O zaman hüzünle anlardık
ne bisiklet
ne ayakkabı
ne yeni gömlek gelecek daha
Ve eve yine
işsiz
çaresiz dönecek baba
Hoş, pes etmezdik ya
yine koşardık hararetle
yepyeni düşlerin ve uçurtmaların peşinde
Böylece akıp geçti yıllar
Ne düşler kaldı geriye
ne hayaller
Ben Emine’yi alamadım
Emine de Mustafa’yı
Ve işsiz öldü babam
yatağında bir akşamüstü
Şimdi şu badem ağacının dallarına uzanmış
safdilli çiçeklerinin üzerinde
çok değil üç gün önce
çocuklarıma yaptığım uçurtma duruyor
Kuyruğu parçalanmış
Küçük kız ayakkabı istemiş
Ortanca oğlan bilgisayar mı ne
Büyük oğlan
babam demiş
iş bulsun yine
Yine
Yine
Yine
Vuslat AKTEPE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder